Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan Hakem Halil Umut Meler’in uğradığı saldırı ve siyaset gündemine ilişkin konuştu. Erdoğan, “Çok acı, inanılmaz bir olay, doğrudan herhangi bir yeri hedef almıyorum aslında belli ki Türkiye
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan Hakem Halil Umut Meler’in uğradığı saldırı ve siyaset gündemine ilişkin konuştu. Erdoğan, “Çok acı, inanılmaz bir olay, doğrudan herhangi bir yeri hedef almıyorum aslında belli ki Türkiye’de spor yönetiminin, futbolun yenilenmesine ihtiyaç var. İnsanlar devamlı kışkırtıcı olmak yerine sahada oynanan futbola, hakemle oynamak yerine topla oynamaya odaklansın diye düşünüyorum. Hakemlerimiz de gerçekten çok töhmet altında kala kala yoruldular, yıprandılar. Bazıları başarısızlığına kılıf bulmak için birilerini suçlamanın peşinde bazıları da dikkat çekmek için bir şeyler yapmanın peşinde. Ümit ediyorum; bir silkelenmeye, kendine gelmeye vesile olsun. Seçimlerde en iyi olanların kazanmasını diliyoruz. Daha önemli olan Türkiye Yüzyılı’nın olmazsa olmazı, Türkiye’de sivil bir anayasanın hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan gündeme ilişkin İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Bilal Erdoğan, Süper Lig’in 15. haftasındaki MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının sonunda Hakem Halil Umut Meler’in saldırıya uğraması, aile hayatı, seçim ve yeni anayasa gibi konularda konuştu. Erdoğan, Meler’e yapılan saldırının kabul edilemez olduğuna dikkat çekerek değerlendirmelerde bulundu.
Hakem Halil Umut Meler’e yapılan saldırıya yönelik konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, “Çok acı, inanılmaz bir olay, görüldüğü zaman insanı derinden etkileyen bir olay. Zaman zaman şike, doping, bahis konuşuluyor. Bahis aslında bugün sporun en büyük sorunlarından, hastalıklarından bir tanesi. Bunların olduğu bir yerde huzur olmuyor, barış için sporu sağlayamıyorsunuz, insanların devamlı birbirini tahrik ettiği bir düzene sürüklüyor. Bu işte yorulan insanların biraz çekilip yeni yüzlerle belki de spor yönetiminin yenilenmesine ihtiyaç var. Ben doğrudan herhangi bir yeri hedef almıyorum aslında ama belli ki Türkiye’de futbolun yenilenmesine ihtiyaç var. Biz geleneksel sporlarda belli değerleri vurgulamaya çalışıyoruz, bu değerleri vurgularken bahse yer olmaması gerektiğini konuşuyoruz. Tesislerimizin çevre dostu tesisler olarak tasarlanmasını anlatıyoruz. Sporun gerçekten barışa, kardeşliğe hizmet ettiğini hayal ediyoruz ve öyle olması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün en büyük borçlar içerisinde olan büyük kulüplerimiz altyapıda kaç gence hizmet ediyor mesela? Belki de bunların sorgulanması gerekiyor. Gençlerin boş kalmak yerine sporla zaman geçirmelerine emek harcanamaz mıydı? Bazıları başarısızlığına kılıf bulmak için birilerini suçlamanın peşinde bazıları da dikkat çekmek için bir şeyler yapmanın peşinde. Maalesef dünyada birçok suç örgütlerinin de yasa dışı bahisten beslendiği konuşuluyor. Bunlar uluslararası kuruluşların tespitleri içinde yer alıyor. Bunlara da önlem alınması çok kritik önem taşıyor. Ümit ediyorum, dua ediyorum bu olay yeni bir silkelenmeye, kendine gelmeye vesile olsun. İnsanlar devamlı kışkırtıcı olmak yerine sahada oynanan futbola, daha çok sporcunun yetişmesine, hakemle oynamak yerine topla oynamaya odaklansın diye düşünüyorum. Hakemlerimiz de gerçekten çok töhmet altında kala kala yoruldular, yıprandılar. Bu onlar içinde belki de bardağı taşıran belki son damla oldu, onlar için de üzgünüm. Futbol alanı epey gergindi, gerilimliydi, inşallah bundan sonra insanlar biraz köşelerine çekilir, biraz konuşmaktan, kameralar kendilerine yöneldi diye heyecanlanmaktan vazgeçip daha çok sporcu yetiştirmeye, daha çok barışa hizmet etmeye odaklanırlar" dedi.
Yerel seçimler ve Türkiye’yi önümüzdeki yıllarda nasıl bir süreç beklediğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bilal Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye Yüzyılı hedefi diyoruz, nedir; cumhuriyetimizin 2’inci yüzyılında dünyaya damgasını vurabilecek bir ülke, bu sadece hamasetle sloganla olacak bir şey değil. Bunun altını bilimsel çalışma, özgüveni yüksek genç nesillerle dolduracağız, çalışkanlıkla doldurmak zorundayız. Türkiye 2’inci yüzyılda çok daha iddialı bir ülke. Şimdiden bu iddialarını ortaya koyuyor. Bizim Türkiye yüzyılı hedefine varmamız için Cumhuriyetin 2’inci yüzyılında dünyaya damga vuran büyük bir güç olmamız için bütün gençlerimizin bu fikrin arkasına geçmesi artık ‘Ben ne yapabilirim’ demeye başlaması lazım. Kennedy’nin 1960’larda meşhur bir sözü var, gençlere haykırıyor. ’Ülkem, devletim benim için ne yapabilir diye değil, ben artık ülkem için ne yapabilirim deyin’ diyor. Bizde de bence Türkiye yüzyılında böyle bir döneme geçmemiz lazım. Bunu başarabilecek insan potansiyeline sahibiz. Türk dünyası, Türk Devletler Teşkilatı’nın kurulmasıyla daha da bir kenetlendi. Filistin meseleleriyle birlikte daha yakınlaşması kaçınılmaz. Orada çok büyük bir potansiyelin parçasıyız. Bütün bunları bir arada düşündüğümüz zaman Türkiye sadece mevcut dünya düzeninde bir güç olmayacak. Bu dünya düzenini daha iyiye doğru düzelmesine çok büyük öncülük edecek diye düşünüyorum. Seçimlerde en iyi olanların kazanmasını diliyoruz. Daha önemli olan Türkiye Yüzyılı’nın olmazsa olmazı, Türkiye’de sivil bir anayasanın hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz. Biz de sivil toplum kuruluşları olarak kendi alanlarımızda bununla ilgili çalışma yapıyoruz. Eğitim, sosyal politikalar alanında nasıl bir perspektif olması gerektiğini kendi aramızda değerlendiriyoruz. Gerçekten Türkiye Yüzyılı olacaksa cumhuriyetin ikinci yüzyılında daha güçlü daha iddialı bir ülke olacaksak artık bir darbe dönemi anayasasından sivil bir anayasaya geçmenin önemli olduğunu düşünüyorum”
Aile hayatına ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Evde çocuklarına, ailesine zaman ayırmaya çalışan bir babayım. Ev dışında uğraşlarımız çok fazla; okullarımız, üniversitelerimiz, yurtlarımızın, burslarımız, geleneksel spor, kültürle ilgili çalışmalarımız elbette belirli bir yoğunluk getiriyor. Bütün bunların yanında tabii ki en keyif aldığım zamanlar; evde ailemle geçirdiğim zamanlardır. Birlikte gezmeyi seviyoruz, evde en küçük kızım kek yapmayı sever. Kızımın yaptığı keki yemek, onun mutlu olduğunu görmek bir keyif. Kızım Kur’an okumaya başlayacak onun bir merasimi var. Kandilleri, mübarek gün ve geceleri güzel kutlamaya çalışırız. 20 yıllık evlilik hayatımda daha erken yıllarda daha çok yemek yapıyordum. Öğrencilik yıllarımızda, doktoraya devam ettiğim yıllarda vs. Meşgale arttıkça eve zaman ayırmak zorlaştıkça yemek yapma imkanı da azalıyor. Yemek yapmayı çok severim zaten kendi işimde yemekle ilgili. En son ne zaman ne yemek yaptın deseniz onu hatırlayamıyorum ama belli kabiliyetlerim de köreliyor olabilir”