Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem ve seçim gündeminin ele alındığı Kabine Toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. ''Türkiye için hemen şimdi'' mesajını veren Cumhurbaşkanı, 10 Mart'ta seçim kararı alarak süreci başlatacaklarını duyurdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi. Cumhuriyet tarihinin en çok can kaybına, yıkıma, acıya yol açan 6 Şubat depremleri ve sonrasındaki artçı sarsıntılar sebebiyle millete geçmiş olsun dileklerini ileten Erdoğan, "Depremde hayatını kaybeden 46 bin 104 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz." dedi.
Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi merkezli olarak 6 Şubat saat 04.17'de yaşanan 7,7 büyüklüğündeki ilk deprem anından itibaren devlet ve millet olarak tüm imkanları seferber ettiklerini bildiren Erdoğan, bakanlıkların, kurumların, kuruluşların tamamının sahip oldukları tüm arama kurtarma, yardım destek kapasitelerini deprem bölgesine yönlendirdiklerini belirtti.
Erdoğan, yaklaşık 9 saat sonra meydana gelen Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğündeki ikinci deprem felaketinin sonuçlarını daha da ağırlaştırdığını dile getirerek, "Üst üste gelen bu iki deprem, yakın tarihteki diğer afetlerden farklı olarak 11 ilimizdeki 62 ilçe ve 10 bin 190 köyümüzde birden yıkıma yol açtı." dedi.
Depremin ülkede ve özellikle de bölgede ağır kış şartlarının hüküm sürdüğü günlerde yaşanmasının işleri daha da güçleştirdiğini ifade eden Erdoğan, "Yıkımın, ulaşımdan iletişime ve enerjiye kadar temel altyapıda yol açtığı hasarlar da ayrıca bir sıkıntı olarak karşımıza çıktı. Şehirlerimizin afetlere acil müdahalede bulunacak kamu ve sivil toplum insan kaynağının önemli bir kısmının da deprem yıkıntıları altında kalması ise hem trajik hem pratik sonuçlarıyla zorlukları arttırdı. Buna rağmen depremde, özellikle de şehirlerdeki kamu personeli ile acil müdahale ekipleri süratle toparlanarak kendi acılarını bir kenara bırakıp milletimizin yardımına koştular." diye konuştu.
"HAYATİ ROLLERİYLE ADETA DESTAN YAZDILAR"
AFAD'ın koordinasyonunda ülkenin 81 vilayetinin tamamındaki kamu gücünü saatler içinde deprem bölgesi için harekete geçirdiklerini bildiren Erdoğan, depremin hemen ardından yola çıkan bakanların sabah 09.00'dan itibaren deprem sahasındaki şehirlere ulaşıp koordinasyonu üstlendiklerini anımsattı.
Her şehirde en az bir, bazı illere daha fazla sayıda bakanı daimi olarak görevlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, ayrıca tüm bakanların deprem bölgesi şehirlerine defalarca giderek kendi sorumluluk alanlarıyla ilgili eksikleri tespit edip bunları hızla tamamladıklarını, milletin acılarını da paylaştıklarını belirtti.
Valilikler ve kaymakamlıklar başta olmak üzere tüm birimleri, ülkenin dört bir yanından görevlendirdikleri mülki idare personeliyle takviye ettiklerini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milletvekillerimizin her birini hemen deprem bölgesi illerde görevlendirerek çalışmalara katkı vermelerini, depremzedelerimizin yanında olmalarını sağladık. Askerimiz, depremden dakikalar sonra harekete geçerek diğer bölgelerden gelen takviyelerle birlikte üzerine düşen görevi bihakkın yerine getirdi, getirmeye devam ediyor. Polisimiz ve jandarmamız hem güvenliğin ve düzenin sağlanması hem arama kurtarma çalışmalarındaki destekleri hem yardım faaliyetlerinin yürütülmesindeki hayati rolleriyle adeta destan yazdılar. Sağlık personelimiz kimi yerlerdeki zarar gören hastanelerimize rağmen yıkıntıların altından yaralı olarak kurtarılan insanlarımıza şifa dağıtmak için insanüstü bir gayretle çalıştı, çabaladı.
Belediyelerimiz hem arama kurtarma hem yardım çalışmaları için başkanı, personeli, araç gereçleriyle deprem şehirlerine koştu. Tüm AFAD ekiplerinin yanı sıra madencilerimizi, ormancılarımızı, DSİ ekiplerimizi, karayolları ekiplerimizi arama kurtarma çalışmalarına katılmak için hemen bölgeye gönderdik. Bölgeye getirdiğimiz 18 bin iş makinesi, 116 helikopter, 75 uçak, 38 gemi de çalışmalara katıldı. Gerekli eğitime ve donanıma sahip tüm sivil arama kurtarma potansiyelimizi değerlendirdik."
"TOPLUMUMUZU DA AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ HALE GETİRMEK İSTİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe'deki Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Toplantısı'ndaki her tespiti ve teklifi dikkate alarak yol haritalarını sürekli geliştirerek çalışmalarını sürdüreceklerinin altını çizdi. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Afet yasasından afet yönetiminin özellikle de kurumsal yapısının güçlendirilmesine kadar pek çok alanda yapacağımız çalışmalar için şimdiden hazırlıklara başladık. Sadece şehirlerimizi değil, toplumumuzu da afetlere karşı dirençli hale getirmek istiyoruz. Bu da ancak hükümeti, bakanlıkları, kurumları, belediyeleri, sivil toplumu, vatandaşı dahil tüm unsurlarıyla ülkemizde topyekun anlayış birliği, uygulama bilinci, denetleme kararlılığı sağlamamızla mümkündür. Yeni dönemde bunu mutlaka başaracağız."
Tarihin, kendilerine bir ülkenin her şeyi yerle bir olsa bile medeniyet ve kültür bilincine sahip tek bir ocaktan milletin yeniden dirilebileceğini vurgulayan Erdoğan, "Deprem bölgelerimizin yeniden inşası ve ihyasını planlarken maddi telefi ile birlikte ruhlarımızda açılan yaraların tedavisini yani manevi gücümüzü tahkim etmeye de önem veriyoruz." ifadesini kullandı.
Türkiye'de, 1999 depremi yaşandığında kişi başına milli gelirin 2 bin 800 dolar olduğuna, şimdi ise bu rakamın 10 bin doları aştığına işaret eden Erdoğan, "Nereden nereye. Bu neyle oldu? İstikrar ve güvenle oldu. Kendimize inandık, azmettik. Peki bu yeter mi? Hayır, bu da yetmez. Bizim bunu 15-20, buralara çıkarmamız gerekiyor ve bunu da inşallah önümüzdeki dönemde çıkaracağız. Bunu istikrar ve güven ikliminden aldığımız güçle yapacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin 20 yılda asırlık eksiklerinin tamamlandığı sağlam bir altyapıya, bölgesel ve küresel düzeyde pek çok avantaja sahip bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, böyle bir Türkiye'nin, sadece depremin yol açtığı sıkıntıları kısa sürede aşmakla kalmayacağını ifade etti.
Yaşanılan bu büyük felaketin, çıkarılan dersler ve geleceğe olan güvenin verdiği motivasyonla daha büyük bir atılımın vesilesi haline getirilebileceğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şehirlerimizi yeniden kurarken, sadece beton ve demir yığınlarından oluşan binalar yapmayacak, maziden atiye uzatacağımız köprülerle onlara ruh verecek, anlam katacak kimlikler de kazandıracağız. Bu akşam arkadaşlarımızla onu konuştum, bütün kamu binalarında lütfen şuna dikkat edeceğiz, ne olursa olsun; bazı hastanelerimizde bizim şu anda ne var? Sismik izolatörler var. Bunu, kamu binalarımızda, özellikle de hastanelerimizde, okullarımızda yaygınlaştırmamız lazım. Yaygınlaştıralım ki huzur bulalım. Bizlere bu toprakları vatan olarak bırakan ecdadın ve deprem yıkıntıları altında hayatlarını kaybeden insanlarımızın emanetine ancak bu şekilde sahip çıkabileceğimize inanıyorum. Biz, tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de bir medeniyet tasavvuru, kültür ve sanat zevki olan bir milletiz. Şair öyle diyor, 'Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.' Biz, böyle bir milletiz. Bizi, kimse öyle sağda, solda, sokakta bulmadı. Küllerinden ayağa kalkan bir milletiz."
Erdoğan, Türkiye'nin son 70 yılda siyasi, ekonomik, sosyal şartların getirdiği bir "fetret dönemi" yaşadığını söyleyerek, "Ama bu ara dönem artık geride kaldı. Depremde yıkılanla birlikte tüm şehirlerimizi sadece maddi unsurları ve altyapısıyla değil, medeniyet ve kültür değerleri ile de dünüyle bugünüyle yarınıyla bir bütün olarak ayağa kaldırmak boynumuzun borcudur." diye konuştu.
"YAŞADIKLARIMIZDAN, ACILARIMIZDAN İBRET ALACAĞIZ"
Türkiye'nin, tarihi ve kültürü fanus içine sıkıştırılamayacak kadar zengin bir coğrafyaya sahip olduğunun altını çizen Erdoğan, "İşte Hatay, Antakya... Düşünün, tamamen orası bir kültürler coğrafyası. Müslüman var, Musevi var, öbür tarafta Hristiyan da var. Hepsi bir arada, ibadethaneleri bir arada. Bu zenginliği yeni yerleşim yerlerimizde de yaşatacağız." dedi.
Erdoğan, depremin zarar verdiği tüm tarihi ve kültürel varlıklara hassasiyetle sahip çıkacaklarını vurgulayarak, insanların kimliğini biçimlendiren hiçbir maddi ve manevi kültür varlığını ihmal etmeyeceklerini söyledi.
Yeni yerleşim yerlerini, kültür merkezleriyle, kütüphaneleriyle, müzeleriyle, camileriyle, tüm donanımlarıyla, medeniyet tasavvurunu hayatın her alanında gerçekleştirebilecek şekilde kuracaklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kentsel dönüşüm projelerinin de bu esaslar dahilinde yürütülmesini sağlayacağız. Fay hatlarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine bina yapıldığı dönem artık bitmiştir. Bu konuda sorumluluğu yerine getirmeyen kurumlardan hesap sormayı en önemli vazifemiz olarak kabul ediyoruz. Milyonların yüreğine ateş düşürmektense, kimliğine bakmaksızın, istismar peşinde olan bir avuç muhterisin ve ihmali ile bu duruma sebebiyet verenlerin canını yakmaktan asla kaçınmayacağız. Tarihi tekerrür ettirmemek için yaşadıklarımızdan, kayıplarımızdan, acılarımızdan ibret alacağız. Diğer yandan şu gerçeği de unutmamamız gerekiyor, ülkemizin 6 Şubat'ta yaşadığı depremler, 11 şehrimizde yol açtığı yıkım yanında, insani ve ekonomik sonuçları ile diğer 70 vilayetimizde de etkisi hissedilen genel bir afete dönüşmüştür. Türkiye'nin, 'asrın felaketi' olarak tanımlanan bu afetlerin yaralarını sarması, doğrudan ve dolaylı etkilerini toparlaması için güçlü bir yönetime, güçlü bir siyasi iradeye ihtiyacı vardır. Yıkım alanı ve etkisi itibarıyla dünyada eşi benzeri görülmemiş böyle bir felaketin üstesinden gelmek, devletimizle birlikte vatandaşımızın bekasını güvence altına almak, şehirlerimizi ve toplumumuzu afetlere karşı dirençli hale getirmek, tüm bunlar ancak siyasi istikrar ikliminin tahkimi ile mümkündür."
"GÖRDÜĞÜMÜZ, DUYDUĞUMUZ HER ŞEYİ NOT ETTİK"
Tek gündemlerinin deprem, depremin yaralarını sarmak, Türkiye'yi ve şehirleri afetlere hazırlamak olduğunu ifade eden Erdoğan, "Seçim süreci, beraberinde getirdiği yıpratıcı siyasi gerilimler ve gündemi uzunca bir süre kilitlemesi sebebiyle ister istemez bu çabaları gölgeleme riski taşıyor. Halbuki Türkiye'nin ihtiyacı, deprem bölgesindeki yaraları saracak ve ülkenin tüm kayıplarını hızla telafi edecek bir odaklanmadır." dedi.
"Bunun için gündem sapmasına yol açacak seçim sürecinin bir an önce geride bırakılması, ülkenin seçim gerilimi ve tartışmalarından hızla çıkması şarttır." diyen Erdoğan, seçimlerin daha önce açıkladıkları 14 Mayıs tarihinde yapılmasının, bu imkanı vereceğini söyledi.
Seçim sürecindeki gündemlerinin yine deprem, depremin yol açtığı maddi ve manevi kayıpların telafisi olacağını kaydeden Erdoğan, "Ülkemizin bir bölümü yıkılmış, 10 milyon insanımız evinden, işinden, huzurundan olmuşken, siyasi çekişmelerle, polemiklerle, kavgalarla örülü bir seçim kampanyası yapmayı içimize sindiremeyiz." diye konuştu.
Depremin ilk gününden itibaren asla siyasi tartışmalara girmediklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Söylenen her şeyi, sergilenen her tutumu not ettiğimizi belirtmekle yetindik. Milletimizi, devletine karşı tahrik edenleri de yalan ve iftiralarla çalışmaları tehlikeye atanları da kamu görevlilerimiz ve vatandaşlarımız bölgede mücadele ederken rahat koltuklarında ahkam kesenleri de insanımız can derdindeyken, mal bölüşümü derdine düşenleri de kısacası gördüğümüz, duyduğumuz her şeyi not ettik. Depremzedelerimizin yaralarını sarıp, yüzlerini güldürene kadar bu notları tutmayı sürdüreceğiz. Ülkemiz bu felaketin izlerini silip, yeniden normal gündemine döndükten sonra ise herkese hak ettiği cevabı verecek, herkesi hak ettiği muameleye tabi tutacağız. O güne kadar milletimize ve özellikle de depremzede vatandaşlarımıza olan hürmetimiz gereği başka bir gündemle başka bir tartışmayla meşgul olmayacağız."
"RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANMASIYLA SÜRECİ BAŞLATIYORUZ"
"Esasen Türkiye'nin böyle bir vakit kaybına, enerji israfına, dikkat dağınıklığına tahammülü yoktur. Bunun için, Türkiye için hemen şimdi diyoruz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Osmaniye, Kilis, Adana, Şanlıurfa, Diyarbakır, Elazığ için 'Hemen şimdi' diyoruz. Bunlarla birlikte ülkemizin diğer 70 vilayetinin her biri için 'Hemen şimdi' diyoruz. 10 Mart Cuma günü Anayasa'nın bize verdiği yetkiye dayanarak alacağımız seçim kararının, ertesi gün Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla süreci başlatıyoruz. Tabii bu kararın yayımlandığı 11 Mart itibarıyla seçim takvimi ile ilgili hususlar Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) yetki alanına girmektedir.
Bu süreçte başka ile taşınan, başka ildeki yurt ve misafirhane gibi yerlerde konaklayan, çocuğunun kaydını başka ile alan, sağlık nedeniyle başka ile giden, seçmen kütüğünü yaşadığı yere nakleden, velhasıl hangi sebeple olursa olsun, 6 Şubat felaketinden sonra ikametgahını veya seçmen kaydını değiştiren depremzedelerimizin kendilerine sağlanan hak ve imkanlardan mahrum kalmamalarını sağlayacak bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini de yayımlıyoruz. Depremle ilgili çalışmalarımızın ve seçim sürecinin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum."
Borsada altılı masa yükselişi!
Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksinde bugün yükseliş yüzde 3'ü aştı. Bankacılık endeksindeki yükseliş ise yüzde 8'e yaklaştı. Uzmanlar, Suudi Arabistan'dan 5 milyar dolar geleceğine dair haberle birlikte Millet İttifakı'nda sağlanan uzlaşmanın yükselişte etkili olduğuna işaret etti.
Siyasetteki sürpriz gelişmeler Borsa İstanbul’u da etkilemeye devam ediyor. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in 3 Mart Cuma günü yaptığı açıklama sonrasında sert kayıplar yaşayan Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, bugün altılı masada uzlaşma hamleleriyle yükseldi.
Suudi Arabistan’ın Merkez Bankası’na (TCMB) 5 milyar dolarlık mevduat transferi yapacağına dair anlaşma olduğuna dair haberle birlikte Millet İttifakı’ndaki uzlaşma da borsada yükselişi artırdı.Saat 15.53 itibarıyla Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi yüzde 3,2 oranında artıda bulunuyor. Bankacılık endeksinde ise yükseliş yüzde 7,5 seviyesinde bulunuyor. Ata Portföy Yönetim Genel Müdürü Mehmet Gerz, Suudi Arabistan’dan 5 milyar dolar geleceğine dair haberle birlikte siyasi gelişmelerin bugün borsadaki yükselişte etkili olduğunu, siyasi gelişmelerin etkisinin daha yüksek olduğunu belirtti.
3 Mart’ta Akşener’in açıklaması sonrasında borsadaki kayıpların Türkiye Varlık Fonu’nun yüklü alımlarıyla geri döndürüldüğünü, düşüşlerin Varlık Fonu alımlarıyla engelleneceği algısının da alımları desteklediğini belirten Gerz, muhalefetin kazanması ihtimalinin artmasının da borsayı pozitif etkilediğini dile getirdi. Hükümetin taşıma suyuyla borsayı yükseltmeye çalıştığını ancak bunun sürdürülemez olduğunu belirten Gerz, mevcut ekonomi politikalarının değişmesi durumunda yabancıların geri dönüşüyle borsada daha güçlü bir yükselişin olabileceği beklentilerinin bulunduğunu söyledi. Marbaş Menkul Genel Müdür Yardımcısı Soner Kuru ise borsada bugünkü yükselişte Suudi Arabistan haberinin daha etkili olmuş olabileceğine işaret etti.
(SÖZCÜ)