Gazetesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Güngör Arslan’ın davasının görülmesine başlandı. Davada,ü cinayeti azmettirdiği öne sürülen tutuklu sanık Burhan Polat, “Ben ne kimseden talimat aldım ne de kimseye talimat verdim” dedi.
Geçtiğimiz 19 Şubat’ta ofisinde silahla öldürülen Güngör Arslan’ın cinayet dosyasının görülmesine başlandı. 10’u tutuklu toplam 14 sanık ilk hakim karşısına çıktı. Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin salonun küçük olması nedeniyle duruşmanın ilk celsesi bugün Kandıra Cezaevi içerisinde yer alan mahkeme salonunda gerçekleştirildi. Davaya tutuklu sanıklar ile birlikte tutuksuz sanıklar ile çok sayıda avukat katıldı. Mahkemede ilk olarak cinayeti gerçekleştiren tutuklu sanık Ramazan Özkan’ın ifadesi alındı. Tutuklu sanık Ramazan Özkan ifadesinde şunları söyledi; “İddianamede yer alan kasten adam öldürme suçunu kabul etmiyorum. Olaydan 10-15 gün kadar önce tutuklu sanıklar Burhan Polat, Hasan Emre Çelik ve Ferhat Yıldırım ile birlikte otururken sitede yer alan yorumlar konuşulmaya başlandı. Burhan Polat çok sinirlenerek ‘Buna zarar vermemiz gerekiyor’ dedi. Ben de kendisinin denetimli serbestliği olması nedeniyle benim arkadaşlarım var onlara yaptırırız dedim.
“O ÇOCUKLARA DA BUNUN KARŞILIĞINDA PARA VERECEKTİK”
Camlarını kırıp, gazeteye zarar verecektik. İstanbul’dan iki arkadaşım geldi ancak gazetenin camlarını kırılmayınca olayı gerçekleştiremedik. Hatta Burhan Polat bana ‘Sen sakın karışma, o çocuklar yapsın’ dedi. O çocuklara da bunun karşılığında para verecektik. Sonrasında ise olay günü Ferhat Yıldırım beni aradı ve beni aldılar. Bana Burhan Polat’ın çok kızdığını, bir işi beceremediğini söyledi anlattı. Ben de tamam ben yaparım dedim, korkutmak için. Fakat kendisi gazeteci olduğu için silah almamız gerektiğini söyledim. Bunun üzerine de birlikte Ramiz Saatçi’nin yanına giderek silah aldık. Birlikte gazetenin yakınlarından inerken en kötü ayaklarına sıkarım diyerek indim. Sonrasında da bu olay gerçekleştirdi. Olayın ardından da Ferhat Yıldırım’ı aradım, vurduğumu söyledim. Bana kızınca da gidip teslim oldum.”
“GAZETENİN CAMINA TAŞ ATMIŞLAR ANCAK KIRAMAMIŞLAR”
Dava kapsamında tutuklanan Ferhat Yıldırım ise ifadesinde üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyleyerek “Olaydan 15 gün kadar önce hep birlikte oturuyorduk. Burhan Polat haberin altına gelen yorumlara çok kızdı, öfkelendi. Ramazan’a gazete binasını kundaklamasını istedi, o da kabul etti. 3-4 gün sonra gazetenin camına taş atmışlar ancak kıramamışlar, yoksa yakacaklarını Ramazan kendisi anlattı. Ondan sonra da Ramazan bir şey yapmadı. Olay günü ise Hasan Emre Çelik beni aradı ve iş yerine gittik. İşyerine gittiğimizde Burhan Polat oradaydı, Hasan Emre’ye kızdı. ‘Bir işi beceremediniz. Ramazan’a sor yapacaksa yapsın, yapmayacaksa haber versin’ dedi. Bunun üzerine de Ramazan’ı arayıp onun olduğu eve gittik. Hasan Emre olanları Ramazan’a anlatınca o da ‘ne istiyorsanız yaparım’ dedi. Ben gideyim tehdit edeyim, gözünü korkutayım dedi. Sonrasında silah istedi ve onu da alınca olay yerine yakın bir noktaya onu bıraktık. Olaydan sonra Burhan ile görüştük, hatta bize bayağı kızdı” dedi.
“TALİMANI BURHAN POLAT VERDİ”
Mahkemede tutuklu sanık Hasan Emer Çelik ise savunmasında şunları dile getirdi; “Evde hep birlikte otururken yorum konusu açıldı. Burhan Polat, haberin altına gelen yorumlara çok kızmıştı, ‘Buna bir gözdağı vermeyelim mi?’ diye sordu. Ramazan da bunu kabul etti. Ramazan’ın talebi üzerine de silah bulduk. Olaydan sonra Ramazan bizi arayıp ‘Vurdum’ deyince ona kızdım. ‘Biz sana vur mu dedik’ deyince bize kızgınlığından ilk ifadesinde bizi suçladı. Burhan da yine bize kızarak ‘Ben size öldürün mü’ dedim dedi. Bunun üzerine avukat Ersin Kurt’un yanına gittik ve avukatımız olmasını istedik. Ancak kendisi bu dosyada isminin geçtiğini söyleyerek bunu kabul etmedi. Olayların bu noktaya geleceğini hiç tahmin etmemiştik. Talimatı veren kişi de Burhan Polat’tır. Burhan Polat yorumları kendi üzerine almış, bir de bize eski kız arkadaşına Güngör Arslan’ın şarap ve çiçek gönderdiğini söylemişti. Bu nedenle ben sadece silah temin ettim, pişmanım.”
“YORUMLAR BENİM GÜCÜME GİTTİ”
Cinayeti azmettirdiği öne sürülen tutuklu sanık Burhan Polat ise savunmasında şunları dile getirdi; “Şahsen Güngör Arslan’ı tanımam. Bunları ailesinden özür dileyerek söylüyorum ama kendisiyle ilgili kışkırtıcı haberler ve yalan haberler yaptığını biliyordum. Araçla seyir halinde iken yapılan bir haberin altına gelen yorumları okudum. Çünkü Ersin Kurt’un aracını satmak için almıştım ve o günlerde de ben kullanıyordum. Bu yorumlar benim gücüme gitti, üstüme alındım. Bunun üzerine avukat İbrahim ile görüştüm, kendisi de bana dava açacağını söyledi. Avukat öyle söyleyince aslında bırakmıştım konuyu. Fakat sürekli olarak o yorumlar bana atılmaya başlanınca merak edip Güngör Arslan’ı araştırmaya başladım. Ortak bir kişiden onun kendi yaşından çok küçük kişilere şarap ve çiçek gönderdiğini öğrendim. Kim olduğunu sorduğumda da Tuğba Uykusuz olduğunu söyledi. Ben de Tuğba Uykusuz’u tanıyorum, birkaç kez kendisiyle görüşmüştü. Sonrasında evde otururken yeniden bir haber yapıldı ve altına yine birçok yorum geldi. Hatta Hasan’a sende yorum dedim. Fakat Hasan’ın yaptığı yorumlar onaylanmadı.
“SEN KARIŞMA, ONLAR YAPSIN, BAŞINI BELAYA SOKMA”
Bende o sinirle ben bu adamı döveceğim dedim. Ben kimsenin ayakçısı falan değilim, ben iş insanıyım. Arkadaşlar da senin denetimle serbestliğin var dedi. Bunun üzerine Ramazan bana ‘Benim arkadaşlar var, onlar yapar’ dedi. Bana da mantıklı geldi. En son yapalım dedim. Ramazan’a da ‘Sen karışma, onlar yapsın, başını belaya sokma’ dedim. Fakat gazetenin camını kıramadılar ve olayı gerçekleştiremediler. Olay günü ise kız arkadaşım geleceği için tırnaklarımı yaptıracaktım. Ferhat beni almaya gelecekti ama bir türlü gelmedi, başka bir araçla kuaför dükkanına gittim. Kız arkadaşım geleceği için hazırlanmaya başladım, işim bitip giderken de Ferhat ile karşılaştım. Aramızda tartışma çıktı. ‘Beni neden gelip almadınız, sizin işiniz düşünce ben böyle mi yapıyorum, zaten gazeteyi de yakamadınız’ diyerek tartıştık. Hatta Ramazan’a söyleyin yapacaksa yapsın, yapmayacaksa bıraksın dedim. Ben sonrasında hazırlanmak için Körfez’e gittim. Sonrasında beni arayın Güngör Arslan’ın yaralandığını söylediler. Keşke böyle olmasaydı. Ben araç alım satım işi yaparım, geri dönüşüm fabrikam var. Ben ne kimseden talimat aldım ne de kimseye talimat verdim. Tahliyemi istiyorum.”
"OLAYI HABER SİTESİNDEN ÖĞRENDİM"
Tutuklu sanık Emrah Yıldırım ise savunmasında “Sabah 9-10 gibi uyandım ancak arabam evde yoktu. Arabayı ağabeyimin aldığını öğrendim ancak tüm aramalara dönmedi. Sonrasında kendisinin kan vermeye gittiğini ve biraz fenalaştığını öğrendim. Onu eve getirtip sonrasında annemleri de alarak Bursa’da cemiyetimiz vardı ona gittim. Cemiyette iken haber sitesinde olayı öğrendim, Ramazan Özkan’ın olduğunu gördüm. Kendisinin ağabeyiyle benim dükkanım yan yana, Ramazan’da yıllar önce benimle birlikte çalışmıştı. Bu nedenle ağabeyi Uğur’a mesaj attım. Uğur da bana ‘Tatile gideceğim’ dediğini söyledi. Bende git, sor soruşturdum dedim. Sonrasında gidip olayı öğrenmiş. Bende bu nedenle annesini arayarak geçmiş olsun dedim. Ancak ne ben ne de babası beni aramadı. Beraatimi talep ediyorum” dedi.
"SİLAHTAN PARA ALMADIM"
Olayda kullanılan silahı satan tutuklu sanık Ramiz Saatçi ise ifadesinde “Olayın olduğu gün Hasan Emre beni aradı ve silah lazım olduğunu söyledi. Daha önce kahvede otururken kredi borcum nedeniyle paraya ihtiyacım olduğunu ve silahımı satmak istediğimi söylemiştim. Ben o silahı da daha önce vefat eden Ramazan Gögercin’den almıştım. Aldığım günden bu yana da evde öylece duruyordu. Eşimle birlikte yemek yedikten sonra geldiler ve silahı aldılar. Hatta bundan para da almadım, silahı da temizleyerek vermedim” dedi.
"ARAMIZDA HUSUMET YOKTU"
Cinayeti azmettirmekle suçlanan avukat Ersin Kurt, uzun bir savunma yaptı. İddianamede kendisine yönelik tüm iddialara tek tek cevap veren Ersin Kurt, yaklaşık 45 dakikalık savunma yaptı. Üzerine atılı hiçbir suçu kabul etmeyen Ersin Kurt, ifadesinde şunları söyledi; “Haberim bile olmadığı suçtan dolayı uzun süredir tutukluyum. Çok uzun yıllardır avukatlık yapan birisi olarak hiçbir zaman şiddet ve şiddeti tasvip etmedim. Şuan ise çok ağır bir ithamla yargılanmaktayım. Güngör Arslan ile aramızda bugüne kadar hiçbir husumet olmadı. Haberler incelendiğinde de infial yaratmadığı ortadadır. Zaten habere konu olan bilgiler Ticaret Sicil Gazetesi’nde de vardır ve herkes buna kolayca ulaşabilir. Haberler nedeniyle de kendisine öfke duymadım. Hatta bana atılan haberlerin linklerine gülücük ya da kısa cevaplar verdiğimde de ortadadır.
"KİMSEYE TALİMAT VERMEDİM"
Fakat haberin altına atılan yorumların büyük çoğunluğu çok çirkin ifadelerdi. Bu nedenle de avukatıma hem haberin içeriğinin engellenmesini en çok da yorumların kaldırılması için dava açılmasını istedim. Yapılan başvuruda da mahkeme haklılığımızı gördü, haberin altındaki yorumların kaldırılmasına karar verdi. Haberden bu kadar ciddi rahatsız olsam dosyayı kendim hazırlardım ama ben hazırlamadım. Olaydan sonraki dosyaya konu olan söylemlere gelirsek, ben hem cenaze hem de düğün konularında çok hassas birisiyim, kim olsa yardım etmek için elimden geleni yaparım. Hatta müşteki avukatı olan Cahit Çiftçi’yi de olaydan 3-4 ay kadar önce yanında çalıştığı kişi beyin kanaması geçirince bir ihtiyacı olup olmadığıyla ilgili de aramıştım, bunu da kendisine sorabilirsiniz. Hatta Güngör Arslan’ın bana karşı husumeti olmadığını da biliyordum, ortak arkadaşımız Tahsin Keskin bana bunu söylemişti. Zaten ben hayatımın hiçbir noktasında kimseye talimat vermedim, vermem de. Burhan Polat da çok eski müvekkillerimden biridir, birçok dosyasına baktık. Tanıdığım ve bildiğim kadarıyla Burhan Polat da kimseyi dinleyecek birisi değildi. Kendisini araç alım satımı yapan, geri dönüşüm fabrikası olan, hatta o dönem oteli bile olan bir kişidir. Hatta dosyalarına bakmamız nedeniyle bize kibar kibar talimat veren bir isimdir. Söz konusu araçla bir yıldır bir yere gittiğimi bile hatırlamıyorum. Aracın kilometresi çok gittiği için satması için Burhan Polat’a verdik. Aslında aracı da daha çok avukat İbrahim kullanıyordu, satış konusunda da o ilgileniyordu. Burhan kendi cebinden aracın eksikliklerini gideriyordu ve satacaktı, ancak satamadı. Belki de bu konuyla ilgili bizim Burhan’a borcumuz bile vardır. Kaldı ki ben aracımı ihtiyacı olan birçok kişiye de bugüne kadar verdim. Aracı da benden daha çok İbrahim kullanırdı.
“ALEYHİMDE DOSYA KAPSAMINDA ALGI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞMIŞTIR”
20 yıldır avukatlık yapıyorum böylesine bir durum olsa üç gün sonra telefonumda neden bir delil konuşma bırakayım? Bunların üç gün sonra telefonumda bulunması mantıklı değildir. Olaydan sonra Burhan ile 56 saniyelik bir konuşmam vardır ancak sanırım aynı akşam da yeniden görüştük. Kendisi bana İbrahim’e ulaşamadığını bir iş olduğunu söyledi. Akşam yeniden mesaj atıp ulaşamayınca bende gel konuşalım dedim. O ise misafiri olduğunu yarın geleceğini söyledi. İbrahim ile de bunu konuşurken, en son kendisinin bir dolandırıcılıkla alakalı sıkıntısı vardı. Biz o konudan dolayı sıkıntısı olduğunu düşündük. Cinayetle bağlantılı olabileceğini aklımıza bile getirmedik. Olaydan sonra Özgür ısrarla beni aramıştır, ben de yine Kocaelispor ile ilgili olduğunu düşünerek telefonlarını açmadım. Ancak bu sefer anlamsız mesajlar attı, mutlaka konuşmamız gerekiyor dedi. Sukaypark’ta kendisi ile görüştük ve durumu anlattı. Ferhat ile Hasan Emre’nin Gölcük’te olduğunu ve konuşmamı istedi. Bende gönülsüz bile olsa onların yanlarına giderek teslim olmaları gerektiğini söyledim. Benim onun avukatlığımı yapamayacağımı söyledim. Neler yapması gerektiklerini anlattım. Zaten onlar teslim olur olmaz da benim ofisimde arama yapıldı. Tuğba Uykusuz konusuna gelince de iki kişi arasında geçen olayları nasıl bilebilirim? Benimle ilgili olmadığı açıktır. Ramazan Özkan’ı ise kamuoyuyla birlikte öğrendim, hayatımda hiç görmedim. Aleyhimde dosya kapsamında algı oluşturulmaya çalışmıştır. Dosya kapsamında da hakkımda tek bir delil bile yoktur. Tamamen kurgu yapılmıştır, birçok şey de hukuksuz olarak elde edilmiştir. Tahliyemi talep ediyorum.”