İYİ Parti İstanbul milletvekili Hayrettin Nuhoğlu TBMM’de yaptığı konuşmasında terör örgütüyle hangi şekilde olursa olsun ilgisi, sempatisi ve desteği olanları veya o terör örgütünün başındaki bebek katilini insan yerine koyarak ondan medet umanlar
TBMM’de görüşülen TSK Personel Kanunu üzerinde yaptığı konuşmasına 13 şehidimize ilgili üzüntülerini dile getirerek başlayan Hayrettin Nuhoğlu “Şehitlerimiz için üzüntümüz büyüktür, öfkemiz var; şüphesiz, bu vahşetin sorumlusu PKK'dır. Türk milleti bu vahşetin hesabını mutlaka görecektir. Bu terör örgütüyle hangi şekilde olursa olsun ilgisi, sempatisi ve desteği olanları veya o terör örgütünün başındaki bebek katilini insan yerine koyarak ondan medet umanları lanetliyorum. Gülümsemekte sakınca görmeyenlere de Mehmet Akif Ersoy'un: "Evladımızdır doğranan/Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan." mısralarıyla çok sert eleştirilerde bulundu.
TSK personel Kanunu teklifinin içinde olumlu bazı düzenlemeler var olamkla birlikte birçok olumsuz tarafının olduğunu hatırlatan Nuhoğlu . İktidarın FETÖ'yle beraber yürüdüğü yılları hatırlatarak “Türk Silahlı Kuvvetlerini okullardan başlayarak onlara nasıl teslim ettiklerini ve sonuçlarını bu millet 15 Temmuzda gördü. Tarihî geçmişe sahip bütün askerî okulları kapatıp uyduruk okullarda eğitim vermek esasında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesine karşı çıkma hamlesidir. AKP iktidarı döneminde tarihe intikal edecek en olumsuz gelişmelerden biri hiç şüphesiz Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan operasyonlar olacaktır. “ dedi.
AKP DÖNEMİNDE LİYAKAT SİSTEMİ BİAT ESASINA DÖNÜŞTÜ
AKP iktidarı döneminde eğitim sisteminden başlayarak yargı ve sağlık sistemleri bozulmuş, liyakat sistemi biat esasına dönüştürülmüş, birlik, bütünlüğün sarsıldığını ifade eden Nuhoğlu konuşmasını öyle sürdürdü: “Yapılmak istenen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu yapısal sorunların çözümü değildir. Aslında sadece askerî okulları değil, Türk millî eğitiminin kökten değiştirilmeye çalışıldığını her aydın insan takip etmektedir. On binlerce üniversite mezunu gencimiz işsiz dolaşırken geçen hafta yeni fakültelerin açıldığını öğrendik. Yeni fakültelerin açılması ne işe yarayacak? Mezun olmak bir işe yarıyor mu? Bazı kamu kurumlarında açılan kadrolar için işe alımlarda uygulanan metotları ibretle takip ediyoruz. KPSS'ye büyük ümitlerle girip yüksek puan alanlar mülakatta başarılı olamazken, alt sınırı 70'ten 60'a düşürerek mülakata çağrılanlar ne hikmetse hep yüksek puan almakta ve onlar işe girmektedir.
Dertlerine çare bulmak için çırpınan işsiz gençlerle çok sık görüşüyoruz. Son zamanlarda inşaat mühendisleri, şehir plancıları, mimarlar, jeoloji, jeofizik, harita kadastro ve gıda mühendisleri platform kurmuşlar, çare arıyorlar. Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Aileleri zor şartlarda geçimlerinden kısarak çocuklarını okuttular, geleceklerini kurtarsın istediler. Şimdi, bu çocuklar ailelerinden de harçlık istemeye utanıyorlar, asgari ücretle bile iş bulamıyorlar. Yazık, değil mi bunların emeklerine?” diyerek devlet kadrolarındaki kayırmacılığa dikkat çekti.
HUKUK KATEDİLMİŞKEN FAKÜLTE AÇMAK NE İŞE YARAR
Hukukçu gençlerimizin cemaatlerden herhangi birine dâhil olmadan devlette görev alamadıklarını ifade eden Nuhoğlu, binlerce avukat, asgari ücretle bile iş bulamazken siz Boğaziçi Üniversitesine hukuk fakültesi açsanız ne olacak? Amacınız nedir? Bu fakültenin açılmasında kamu yararı yoktur. 82 adet hukuk fakültesi var, buralarda ders verecek öğretim üyesi eksikliği var. Hukuk fakültelerinin önemli bir kısmında hukukçu dekan bile yoktur.
Devleti yönetenlere sesleniyorum: Dilediğiniz her şeyi, dilediğiniz gibi yapamazsınız, bu devlet sizin değildir, Türk milletinin devletidir. Sizler, millet adına, milletin verdiği emaneti yönettiğinizi anlamak zorundasınız. Bu emanete sahip çıkmak farzdır. Devlet kadrolarına iyi ahlak sahibi, devlet ciddiyetine sahip, liyakatli kişileri getirmek asli görevinizdir. Bu görevi kötüye kullanıyorsunuz.
Ülkemizi yönetenler de yönetmeye talip olanlar da şunu iyi bilmelidir: Her insanımız, güven içinde, gelecek endişesi taşımadan mutlu yaşama hakkına sahiptir. Görevimiz, çalışmak isteyene iş imkânlarını sağlamak, üretmek isteyene engel çıkarmamak, bilime saygı göstermek ve herkese adil ve eşit davranmak olmalıdır. Ayrıştırmaktan, kamplaştırmaktan, hakaret dilinden vazgeçilmelidir. 21'inci yüzyılın 21'inci yılında konuşmalarımız ve çalışmalarımız, devlet ciddiyetiyle bağdaşır bir tavırla sürdürülmelidir.” diyerek uyarılarda bulundu.