Dönemin radikal yazarlarından birisiydi. Serbesti Gazetesi’nde yazılar yazmaya başladı. Yazılarında İttihat ve Terakki yönetimine karşı sert eleştirilerde bulunuyordu. Yazıları, gazeteye tehdit mektuplarının gönderilmesine sebep oldu ancak o, eleştirilerine devam etti. Hasan Fehmi Bey, 6 Nisan 1909 gecesi arkadaşı Ertuğrul Şakir Bey ile Beyoğlu’ndan Sirkeci'ye giderken öldürüldü. Gazeteciye sıkılan ilk kurşun oldu. Cinayet aydınlatılamadı.
**************************
İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savunan Abdi İpekçi aynı zamanda eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile kuzendi. 1970'li yıllardaki kargaşa ve terörün önlenmesi için iktidar ile muhalefet önderleri arasında yapıcı bir uzlaşı sağlanmasından yana olan, devlet yönetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, çağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını isteyen İpekçi omurgalıydı. 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında aracındayken öldürüldü.
*****************************
38 yıllık gazeteciydi. Gazeteciler Cemiyeti, Uluslararası Basın Enstitüsü ve Uluslararası Gazetecilik Basın Enstitüleri Federasyonu üyesiydi. Bir duruşu vardı. Çetin Emeç, 7 Mart 1990'da işine gitmek üzere İstanbul Suadiye'deki evinden çıktığı sırada şoförü Sinan Ercan'la birlikte öldürüldü. Ankara Çankaya'daki, İstanbul Suadiye'deki ve Tekirdağ Çorlu'daki bulvarlara, Ümraniye Dudullu, Tekirdağ Çorlu, Aydın Kuşadası ve Tunceli'de çeşitli caddelere, İstanbul Bayrampaşa semtinde bulunan futbol stadına, Ümraniye çarşı meydanında bulunan parka, Kocaeli' de bir üst geçide, İzmit merkezde bir caddeye, İzmir Büyükşehir Belediyesinde bir salona ve sergi binasına, Beşiktaş Belediyesi'nde bir gündüz çocuk bakımevine ismi verildi.
*******************************
Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet Gazetesi’nde "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı. Vatan ve millet kırmızı çizgisiydi. Bunun üzerine kurduğu ve kalıp haline getirdiği ilkelerinden vaz geçmedi. Tam bir araştırmacı gazeteciydi. Suikast öncesinde Uğur Mumcu, Kürt Dosyası başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmişti.Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Milli İstihbarat Teşkilatı için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi.Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin başbakanı SüleymanDemirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğunu belirterek adeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri yakalanamadı.
*****************************
Babası Ziraat Bankası veznedarı Hüsnü Bey, annesi Kilis Kemaliye İlkokulu öğretmeni Lütfiye Hanım'dı. Kilis Ortaokulu’nu ve 1957 yılında Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. Kabataş Erkek Lisesi'nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazandı. Okurken bir yandan da Yeni Gün'de spor muhabirliği yaptı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde siyaset bilimi dersleri vermeye başladı. 1988 yılında profesör oldu. 1991 sonunda Cumhuriyet gazetesinde Haftaya Bakış başlığıyla köşe yazıları yazmaya başladı. 1995 yılında Antalya yolunda birlikte geçirdikleri trafik kazasında eşini kaybetti. Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü saat 09:40'ta Cumhuriyet gazetesine yazdığı son yazısını faksladıktan yaklaşık 19 dakika sonra evinden çıktı. Kışlalı, arabasının üstüne silecek ile kaput arasına konulmuş poşete sarılı paketi alıp sol eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi. Sol kolu kopan Kışlalı, site bekçisi Arif Emirhan Kılıç tarafından Bayındır Hastanesi'ne götürüldü. Saat 10:02'de kalp koroner atışı durmuş, nabzı hızlanmış ve bilinci kapanmış bir şekilde Tıp Fakültesi Hastanesi'ne getirildiğinde hayata gözlerini yummuştu. Ölümünden sonra 1999 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görüldü. Akit Gazetesi suikasttan önce hakkında bir haber yapmış ve Kışlalı'nın üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti. Kışlalı’nın da failleri bulunamadı.
****************************
Geçmişte bu mesleği layıkıyla yapıp, doğrularının bedelini canlarıyla ödemiş üstatlar unutulmuş,
Ülkemde tehditle medya el değiştirmiş…
İki kardeş el ele tutuşmuş, yağan yağmur eşliğinde aynı yolda yalpak yalpak yürüyerek, “dindar nesil“ ayaklarıyla ceplerini doldurmuş…
Özel yetiştirilmiş sirk maymunuyla, nargile eşliğinde gerile gerile telefonda yaptığı goy goy muhabbetiyle kendini pazara çıkararak durum değerlendirmesi yapmış…
Bir başka büyük gazeteci, Habertürk’ün ekran yüzü Veyis Ateş, eskiden Sezgin Baran Korkmaz’a ait Paramount Otel’de geceliği 100 Bin lira değerinde kendine ayrılan odada avanta tatille kendini kiralamış…
Yine aynı gazeteci, Sezgin Baran Korkmaz’la yaptığı telefon konuşmalarında kendini “hakem ve elçi“ şeklinde tanıtarak “ Yakarmısın? Yıkarmısın ? Konuşurmusun? deyip kendini 10 milyon avroya satılığa çıkarsa da müşterisi almamış, Ateş kendi kendini yakmış…
Bir başkası hesabını çaldırınca İBAN numarasıyla şifrelerini bir yapmış…
Gerçekleştirilen ziyaret sonrası yerel medya yazdıklarını kaldırmış…
Eee hal böyle olunca,
Körfez Belediye Meclis Üyesi ve Ak Parti’nin çiçeği burnunda ki grup sözcüsü genç kardeşimiz Murat Gülbiçim,
Geçmişte, doğruları için canlarıyla bedel ödeyen onurlu üstatları yok saymış,
Kıblesini menfaatlerine çeviren gazetecilerin peydahlandığı bugünlerde, Recep abisinin uzattığı elle siyasi unvan kazanarak koltuk sahibi olmuş, satılık ve kiralık gazetecilerle şahsımı bir tutup “ paranın peşinde “ diyerek arkamdan zevzeklik yapmış…
Recep abisinin elini bıraktığı yerde Hayrabolu’nun yolunu navigasyonsuz bulamayan çapsızlar o ağızlarıyla akılları sıra bana çap biçer olmuş…
Geçmişle bugünleri harmanladığımız yerde gel de şimdi REİS’ in o meşhur sözünü söyleme…
NEREDEN NEREYE…